Boşluk Metinleri

BOŞLUK diyebileceğim yerlerden yazıların geliyor ... O tuhaf çatlaklarımdan sızıyor anlamların. Ve ışık vuruyor penceresiz dünyama... bilincimin acımasız çatlaklarından..
SEN benim KARANLIĞIMSIN...

20 Nisan 2010 Salı

Tutunamamak

büyük bir koltuk alacağım ben de beni her taraftan saran büyük bir koltuk odada başka bir şey bırakmayacağım koltuğu bir köşeye koyacağım duvara doğru çevireceğim oturacağım ve bir daha kalkmayacağım dinleneceğim saçımın telinden ayak tırnağıma kadar sürekli ve yavaş yavaş dinleneceğim her hücremi ayrı ayrı dinlendireceğim uzun uzun dinlenecek her parçam hiçbir duyguya kapılmadan hiçbir şey düşünmeden dinleneceğim çevremi yavaş yavaş örümcek ağları saracak küçük örümcekler saçımdan elimden ellerimden koltuktan ayaklarımdan yere doğru ince örgülerini taşıyacak kirpiklerimi çok görmekten yorulmuş olan gözlerimin kapalı kapakları ucunda birleşen kirpiklerimi dizlerime bağlayacaklar hafif bir örtüyle üstüme örtecekler yumuşak ağlarını üstümden atacak kadar dermanım kalmayacak beni saran ağlara sineklere ve örümceklerin onları yemesine ara sıra gözlerimi açtığım zaman kayıtsız bir şeklide seyirci kalacağım ara sıra da sinek filan bulamadıkları zaman beni oramdan buramdan ısırmalarına biraz biraz yemelerine de seyirci kalacağım hiçbir şey kıpırdatamayacak beni terk edilmiş bir ev gibi duracağım orada bekleyeceğim

23 yorum:

  1. ''hiç acımadı, olric. şimdi ölürüm, niye ateş ediyorlar hala? yüzümü dağıtmasınlar olric, dağıtmasınlar. bu kan, ruhumu da çekiştiriyor dışarı çıkarken. beni sakın bırakma. sırtım nasılda ısındı. hayat şimdi nasılda başkalaştı. bana şimdiden sonra ne derler? ben kendimi bağışlıyorum olric. intikam mı alıyorlar olric? neden vuruyorlar beni hala? gazeteci öldü mü? pişman olayım mı? ben çocukken babam bir kere başımı okşamıştı. olric, ben en çok neyi sevdim?! aklıma gelmiyor. birazdan bir ışık görecek miyim? birazdan bir ışık beni içine alabilecek mi? bitti mi herşey? cennet bizi böyle görmesin. cennet var mı, olric? yüzüme niye ateş ettiler olric? yüz ilahi birşey olric. niye ateş ettiler? bir nefes daha... olric... bir nefes... olric...''... ve ben gülümseyen bir yüzle sarhoşum olric.. kendim dışında herkesi affediyorum...

    YanıtlaSil
  2. İçimdeki düzenle ilgiliydi huzursuzluğum. Dışımdaki düzenle bir ilgisi yok.

    Ne yapabilirim? Kitap okumakla, manavın beni aldatmasına engel olamıyorum bir türlü. Manava inanmadığım halde beni aldatıyor namussuz. Ya inandığım dostlarımın beni aldatmasını önlemek: büsbütün imkansız bu..

    fakat seni her zaman düşündüm, seni sevdiğimi söylemeye geldim. çünkü benim durumumu en iyi sen anlarsın. yalnızlığı korkuyu en iyi sen bilirsin. sert köşelere çarpmaktan yorulan aklımın durgun ve sürekli bir aşk içinde ancak seninle birlikte dinleneceğini biliyordum. bizi başkaları anlamaz sevgi. başkalarının aklı başkadır. bu yüzden ikimizi hep garip bakışlarla süzmüşlerdir.

    YanıtlaSil
  3. "beni anlıyor musun dedikten sonra anlamak ya da ben söylemeden önce anlasan da, anlamak diye bir meselenin varlığı... "

    "onları öfkeme layık bulmuyorum. öfkem bana ait bir şey. yakın hissetmediğim birine nasıl gösteririm onu. onlara da size davrandığım gibi davranmış olurum. asıl o zaman, kötülük etmiş olurum size..."

    "sen birden çökeceksin selim. çünkü neden? çünkü için boş senin. birden, kollarımın arasında için boşalarak; birden üçüncü boyutunu kaybedip bir düzlem olacaksın ve ben de seni duvarda bir çiviye asacağım. "

    "herkesle birlikte gülüyorum durumuma. daha doğrusu, güler gibi yapıyorum. benimle birlikte oldukları zaman genellikle gülerler. öyle alıştırmışım. kimi görsem, seni andık geçen gün: bilsen ne kadar güldük, der. iki yıl önce birlikte içerken ne demiştin, hatırlıyor musun? diyorlar. hatırlamıyorum. onlar hatırlıyor. tekrar anlatıyorlar. anlatırken bile dayanamayıp gülüyorlar. ben gülecek bir şey göremiyorum ortada."

    "...ve beni artık kimse kurtaramayacak bir yandan da gene sanıyorum ki daha doğrusu kendimi aldattığımı bile bile sanıyorum ki sanki beni hiçbir yere götürmeyen bu anlamsız inadımda bu yersiz öfkemde ısrar edersem değerim artacak hiçbir şey söylemeden susarsam sanki neyi anlatamadığım anlaşılacak beni de cumhurbaşkanı yapacaklar buyur diyecekler herkes anlattı anlatamayan bir tek sen varsın meğer bütün iş anlatamamaktaymış başımıza sen geç diyecekler senin gibi kimse kalmadı zaten nutuklarım konuşmalarım filan hepsi hazır insanlar diyeceğim ey insanlar benim hepinizden farklı olduğumu nasıl anladınız demek fen bu kadar ilerledi başka adam kalmadığı için ben her şey olacağım cumhurbaşkanı ben başbakan ben kendimi bütün bakanlar yapacağım her tarafa yetişeceğim herkesin elini tutup doğru çizgiler çizdireceğim bütün kurumları düzelteceğim tabii kimse itiraz etmeyecek itiraz dünyadan kaldırılacak bugüne kadar bütün insanlığı geri bırakan itiraza yer verilmeyecek gülersin elbette ben senden daha çok gülüyorum bütün hayatımca güldüm bana gülünürken ve başkalarına gülünürken ben de güldüm fakat bütün bunları söylemeyince olmuyor o zaman bilmiyorlar oysa bilmemeleri gerekir bütün mesele onların bilmemesinde..."

    "insanlara çok önem veriyordum aslında. benim için ne düşünecekler diye içim titriyordu. yatağa yatınca, o gün yapmış olduğum aptallıkların utancı içinde kıvranırken, bütün bu kusurlarımı onların da görmüş olduğunu ve onların da görmüş olduğunu ve onların da yatağa yattıkları zaman, benim gibi, olayları gözden geçirince benim saçmalamış olduğumu birden göreceklerini ve benden nefret edeceklerini, daha kötüsü, artık bana aldırmayacaklarını düşünüyordum."

    "ölümü bilerek yaşamak istiyorum olric. yaşamanın anlamını bilmek için, ölümün anlamının karanlıkta kalmasını istemiyorum."

    "aşırı duygululuğa paydos, dedim. beni bireyciliğe sürükleyecek bütün davranışlardan ve insanlardan kaçındım. eski dostlarımı darılttım. kendi kendimi heyecanlandırmaktan vazgeçtim."

    "içimi bir soğukluk kapladı olric. uzaktaki ülkemin, buzlar ülkesinin bir özlemi olacak bu olric. bu sahte sıcaklık beni hiç ısıtmadı; şimdi anlıyorum bunu."

    "beni bir cehennemde yaşatmak pahasına düşüncelerimden uzaklaştırmaya çalışıyor. küçümsüyor elbette beni. sen kafka’yı okuyarak dayanamazsın bu hayata, diyor. kafanın böyle bir gücü yok. meselelerin derinine inince beklediğini bulamazsan yıkılırsın."

    "insan olduğumu unuttum. alışkanlıklarım beni bırakıp gittiler. kendiliğimden bir davranışta bulunamayacaktım. ölüm halinde olduğumu söyleyemeyecektim. bu nasıl ifade edilirdi?"

    "büyümek, yalnız tutunanlara gerekli."

    YanıtlaSil
  4. "beni anlıyor musun dedikten sonra anlamak ya da ben söylemeden önce anlasan da, anlamak diye bir meselenin varlığı... "

    "onları öfkeme layık bulmuyorum. öfkem bana ait bir şey. yakın hissetmediğim birine nasıl gösteririm onu. onlara da size davrandığım gibi davranmış olurum. asıl o zaman, kötülük etmiş olurum size..."

    "sen birden çökeceksin selim. çünkü neden? çünkü için boş senin. birden, kollarımın arasında için boşalarak; birden üçüncü boyutunu kaybedip bir düzlem olacaksın ve ben de seni duvarda bir çiviye asacağım. "

    "herkesle birlikte gülüyorum durumuma. daha doğrusu, güler gibi yapıyorum. benimle birlikte oldukları zaman genellikle gülerler. öyle alıştırmışım. kimi görsem, seni andık geçen gün: bilsen ne kadar güldük, der. iki yıl önce birlikte içerken ne demiştin, hatırlıyor musun? diyorlar. hatırlamıyorum. onlar hatırlıyor. tekrar anlatıyorlar. anlatırken bile dayanamayıp gülüyorlar. ben gülecek bir şey göremiyorum ortada."

    YanıtlaSil
  5. "...ve beni artık kimse kurtaramayacak bir yandan da gene sanıyorum ki daha doğrusu kendimi aldattığımı bile bile sanıyorum ki sanki beni hiçbir yere götürmeyen bu anlamsız inadımda bu yersiz öfkemde ısrar edersem değerim artacak hiçbir şey söylemeden susarsam sanki neyi anlatamadığım anlaşılacak beni de cumhurbaşkanı yapacaklar buyur diyecekler herkes anlattı anlatamayan bir tek sen varsın meğer bütün iş anlatamamaktaymış başımıza sen geç diyecekler senin gibi kimse kalmadı zaten nutuklarım konuşmalarım filan hepsi hazır insanlar diyeceğim ey insanlar benim hepinizden farklı olduğumu nasıl anladınız demek fen bu kadar ilerledi başka adam kalmadığı için ben her şey olacağım cumhurbaşkanı ben başbakan ben kendimi bütün bakanlar yapacağım her tarafa yetişeceğim herkesin elini tutup doğru çizgiler çizdireceğim bütün kurumları düzelteceğim tabii kimse itiraz etmeyecek itiraz dünyadan kaldırılacak bugüne kadar bütün insanlığı geri bırakan itiraza yer verilmeyecek gülersin elbette ben senden daha çok gülüyorum bütün hayatımca güldüm bana gülünürken ve başkalarına gülünürken ben de güldüm fakat bütün bunları söylemeyince olmuyor o zaman bilmiyorlar oysa bilmemeleri gerekir bütün mesele onların bilmemesinde..."

    "insanlara çok önem veriyordum aslında. benim için ne düşünecekler diye içim titriyordu. yatağa yatınca, o gün yapmış olduğum aptallıkların utancı içinde kıvranırken, bütün bu kusurlarımı onların da görmüş olduğunu ve onların da görmüş olduğunu ve onların da yatağa yattıkları zaman, benim gibi, olayları gözden geçirince benim saçmalamış olduğumu birden göreceklerini ve benden nefret edeceklerini, daha kötüsü, artık bana aldırmayacaklarını düşünüyordum."

    YanıtlaSil
  6. "ölümü bilerek yaşamak istiyorum olric. yaşamanın anlamını bilmek için, ölümün anlamının karanlıkta kalmasını istemiyorum."

    "aşırı duygululuğa paydos, dedim. beni bireyciliğe sürükleyecek bütün davranışlardan ve insanlardan kaçındım. eski dostlarımı darılttım. kendi kendimi heyecanlandırmaktan vazgeçtim."

    "içimi bir soğukluk kapladı olric. uzaktaki ülkemin, buzlar ülkesinin bir özlemi olacak bu olric. bu sahte sıcaklık beni hiç ısıtmadı; şimdi anlıyorum bunu."

    "beni bir cehennemde yaşatmak pahasına düşüncelerimden uzaklaştırmaya çalışıyor. küçümsüyor elbette beni. sen kafka’yı okuyarak dayanamazsın bu hayata, diyor. kafanın böyle bir gücü yok. meselelerin derinine inince beklediğini bulamazsan yıkılırsın."

    "insan olduğumu unuttum. alışkanlıklarım beni bırakıp gittiler. kendiliğimden bir davranışta bulunamayacaktım. ölüm halinde olduğumu söyleyemeyecektim. bu nasıl ifade edilirdi?"

    "büyümek, yalnız tutunanlara gerekli."

    "nasıl razı oldu her şeyin kaybolmasına? hiç iz bırakmamak gerekiyormuş. öyle söylerdi. ‘beni bulamayacaklar. ne kadar uğraşsalar çözemeyecekler sırrımı,’ derdi. ‘sonunda pişman olacaklar. insan müzesinde bir manken eksik kalacak. bir biçim veremeyecekler bana. vicdan azabından kahrolacaklar. bir türlü bir biçime sokamayacaklar beni. böylece intikamımız alınacak.’"

    "eskiden güneşin doğuşuyla korkularım dağılırdı. şimdi her sabah yeni korkularla uyanıyorum."

    YanıtlaSil
  7. "bütün düşüncelerimi emip bitirmekle suçluyorum sizleri. bütün hayallerimi sömürdünüz, gene de doymadınız. büyük ve güzel şeyler yaratmama yardımcı olmadınız. büyük bir sağırlıkla, kahredici bir dilsizlikle sustunuz güzelliklere. geri istiyorum hapsettiğiniz duygularımı, düşüncelerimi."

    "sonsuz ihtimallerin karmaşıklığından kaçmak istiyordum."

    "biliyorsunuz, aramızda ıstırap çekenler, sizin gibi, düşünmeyi henüz unutmayanlardır. düşünce, onlar için yalnız ıstırap kaynağıdır."

    "hiç olmazsa, istediği gibi yaşayamadı ama istediği gibi öldü, istediği gibi unutuldu kabilinden soğuk bir söz ederler arkamdan. tutunamayanların arasında bile yeri yoktu, derler. o kim, tutunamamak kim derler."

    "ölümümü gazeteden öğrenmelerini istemiyorum. ya da hiç duymayacaklar. aylarca sonra, öldüğümü bilen birinden öğrenecekler. ne var ne yok, diyecekler. iyilik sağlık, diyecekler. selim nasıl, diyecekler. hayretle yüzüne bakacaklar. duymadınız mı, diyecekler. sonra, daha ne var ne yok, diyecekler; iyilik sağlık diyecekler. sıradan bir ölüm. iki “iyilik sağlık” arasında kalacak ölümüm. belgeler de kalmayacak geride. isteseler de öğrenemeyecekler. nasıl bir insandı, diyecekler. sizden iyi olmasın çok iyiydi, diyecekler."

    "eve dönünce, duvarlara, eşyaya sinmiş olan karanlık düşüncelerim üzerime saldırıyor: ölüme, evde katlanamıyorum. oysa evde ölmek istiyordum. ne istediğimi bilmiyorum artık sayın insanlar! beni affedin!"

    YanıtlaSil
  8. aldık başbaşa. bundan iki sene önce de başbaşaydık ama daha çok acı içinde. şimdi ben resmin olan bir kitabı alıyorum, içinden tekrar tekrar okuduğum altı çizili kelimeleri sanki ben yazmışcasına beynime koyuyorum. cam kırıklarıyla dolu. doğru bildin. sonra bir heykel oluyorum işlek bir parkta. sevgi geçiyor.bilge geçiyor. korkuyorum. bunları beraber mi yarattık. ya da hep varlardı da sonradan mı gördük. doğum gününü kutlamanın en iyi yolu buymuş meğer. senin kelimelerinle benim yozlaşmışlığım birarada. ne beklemeliydik ki zaten. söndürülecek karanlıklar varken. çok mu kafiye yapıp aklını karıştırdım kedi gözlü ihtiyar. ya da şöyle mi demeliydim, kedi gözlü hiç ihtiyarlayamamış adam. çok fazla kelime tüketmek istemiyorum artık. kelimeler benden geçmiş sanki. sadece oysalar mı kalmış ne. acıtmadan gidiyorum. ve sadece bugünü senin doğduğun gün olarak anımsıyorum. ne acı. kendini unutmak. neyse böyle işte.. ölmeseydin belki daha çok konuşacak şey olurdu. ya da ben içimi öldürmeseydim. bir sonraki neysede sana sağlıcakla kal demek isterdim ama çok saçma, bir ölüye sağlıcakla kal demek ama yine de sen sağlıcakla kal..

    YanıtlaSil
  9. beni yıkın artık günseli derdi üstünüze çökmeden yıkın beni yerime cam mozaik cepheli bir apartman yaptırırsınız size iki daire on bin lira da para verirler geçinir gidersiniz çok beklemeyin sonra üstümden yol geçirirler belediyeden metelik alamazsınız fena mı iki daire birinde oturursunuz birini kiraya verirsiniz üst katımda oturun alt katımı kiraya verin sağlığımda bir işe yaramadım hiç olmazsa enkazımdan birşeyler kazanırsınız eski bir ahşap bir ev olmak hoşuma giderdi yıkıcıya veririsiniz kalıntılarımı derdi oradan da birkaç kuruş geçer elinize adamlar gelirler kapılarımı camlarımı tahtalarımı birer birer sökerler tuğlalarım bile işe yarar işe yaramayan kısımlarımı da bir kamyona koyar götürürler o kısımlarım bile bir işe yarar bir çukuru doldurur sonra bir dozer gelir bir düzeltir al sana yeni bir arsa sağlığımda iyi kötü taraflarımı yıkıcıların yaptığı gibi ayıklayabilseydin belki içimde oturulabilirdi fakat masrafa değmez hangi tarafımı tamir ettireceksiniz yıkıp yeniden yapmak daha ucuza gelir...

    YanıtlaSil
  10. seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak bir küçük ot bile çizmiş olmadığım halde ve daha çok kitaplardan kopya yapmakla yetindiğim halde ve insan resimlerini fotoğraflardan kareyle büyütmeyi kolayıma geldiği için tercih ettiğim halde seni tanıdıktan sonra gözleri yeni açılmış bir küçük hayvan gibi çevreyi şaşkın ve hayran bakışlarla insanı ve insan olmayanı ayırmadan incelemeye başladım ve kalemi iğne uçlu mürekkepli kalemi ve resim kağıdını alarak kırlara açıldım ve eskiden kurşunkalemle çalıştığım zamanlardan yani tarihten önce çizgilerimdeki kararsızlık yüzünden kağıdı sonsuz çizgilerle silip tekrar çizdiğim çizgilerle silgi izleriyle kararttığım halde doğrudan doğruya çini mürekkeple çalışmaya başladım hiç silmeden seçtiğim ağaçları evleri gökyüzünü yolları otları hele bu kadar ilgi çekici olduklarını ve büyük bir sevgiyle çizilebileceğini düşünmediğim otları ve toprağı yeni bir gözle daha doğrusu ilk defa çizebileceğimi hissettiğim bir gözle görmeye başladım ve ilk anda ışık ve gölge meselelerini hallettiğim söylenemezse de duyuş bakımından ve her şeyi sanki onların arasındaki gizli ilişkiyi sezmişçesine sürekli bağlantılarla yerleştirme bakımından kağıda geçirmeyi becerdiğim söylenebilirdi ve bunu sevginin bana kazandırdığı üçüncü göz olarak adlandırdığımı ifade ettiğim zaman bana kızmış ve alay ettiğimi senin duygularını hafife aldığım için uydurduğumu söylemiştin..."

    YanıtlaSil
  11. "cennet, muhallebiden duvarlar demek değildir sayın yetkili!
    cennet,insanların birbirlerini dinlemeleri demektir, birbirlerine aldırmaları,
    birbirlerinin farkında olmaları demektir.."
    ...
    "beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi, boş yere mağaramdan çıkarma beni... alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna...

    YanıtlaSil
  12. Bat dünya bat!
    Artık yaşamak istemiyorum Olric. Onların istediği gibi yaşamak istemiyorum. Başım dönüyor Olric. Sabahtan beri hiçbirşey yemediniz efendimiz. Şimdi de içiyorsunuz. Onlar da içiyorlar Olric. Karşılarında oturan kızlara birşeyler anlatıyorlar. Ben anlatmak, filan falan demek istemiyorum. Sonum geldi Olric. Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz. Allah’tan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric. Hiçbir geleneğin mirasçısı değilim. Olmaz, diyorlar. İsyan ediyorum. Az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş. Bu mirası reddediyorum Olric. Ben Karagöz filan değilim. Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz. Kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. Son kapıya geldik. İnsaf sahiplerine sesleniyoruz. Ey insaf sahipleri! Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik. Dünya tarihinde eşi görülmemiş bir duygululukla ve kendini beğenmişçesine ve kendini beğenmişçesine sanki bizden önce birşey söylenmemişçesine gillerden olmaktan korkmadan kapınızı yumrukluyoruz. Dilenciler krallığının en küstah soylusu olarak kişiliğimizi burnunuza dayıyoruz. Dinden imandan çıktık. Deli dervişler gibi saldırıyoruz. Açın kapıyı! Biz geldik! Korkudan dudağınız uçuklamasın. Öyle öfkesi yarıda geçen İngiliz kızgın genç adamları gibi müzikli güldürüler peşinde değiliz. Sizi ağlatmaya ve burnunuzdan getirmeye geldik. Size dünyanın dörtten fazla bucağı olduğunu göstermeye geldik. Bitmez tükenmez sızlanmalarımızla ananızı ağlatmaya niyetliyiz.Ne demek oluyor incitmeden sezdirmeden acıtmadan duyurmadan anlatmak Selim? Salon alkıştan inlesin! Filmin hafiyesi geldi. Kızı atının terkisine aldığı gibi dörtnala çiğneyip salonu birbirine katmaya geldi. Öfkeden boğuluyor; öfkeyle boğmaya geldi. Paçavralar içinde dolaşıyoruz Olric’le birlikte, Mehmet Siyahkalem’in resimlerindeki karasakallı keşküllü pis dilenciler gibi karartıyoruz ortalığı. Şeytanlarla elele verip elektrik süpürgeleriyle tarazlanmış halılarınızın üstünde tepinmeye geldik. Çamurlu ayaklarımızla divanlarınızın yaylarını kırmaya geldik. Yakında bir plağımız çıkıyor. Bütün şoförler çalacak arabalarında. Yaslı gittik şen geldik yedi tepeden geldik aç kapıyı bezirgân bonjur demeden geldik. Gözüm kararıyor Olric: elimden bir kaza çıkacak.Ben Selim’e benzemem. Yanlış adam seçtiler beni bu işe memur etmekle. Ben özel teşebbüsüm Olric. Herkesle birlikte kalkıp herkesle birlikte oturmam. Ben Amerika’yı keşfetmiş adamım. Sağım solum belli olmaz. Doktora filan yapmadan kibrit suyu üretimine başlayıveririm. Elinizde patlarım ulan! Ağzınızı bozmayınız efendimiz. Ben öyle dergi filan çıkarıp adam başına düşen milli gelir masallarıyla avutamam kendimi. Rahmetliye saygısızlık oluyor efendimiz

    YanıtlaSil
  13. Bat dünya bat!
    Artık yaşamak istemiyorum Olric. Onların istediği gibi yaşamak istemiyorum. Başım dönüyor Olric. Sabahtan beri hiçbirşey yemediniz efendimiz. Şimdi de içiyorsunuz. Onlar da içiyorlar Olric. Karşılarında oturan kızlara birşeyler anlatıyorlar. Ben anlatmak, filan falan demek istemiyorum. Sonum geldi Olric. Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz. Allah’tan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric. Hiçbir geleneğin mirasçısı değilim. Olmaz, diyorlar. İsyan ediyorum. Az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş. Bu mirası reddediyorum Olric. Ben Karagöz filan değilim. Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz. Kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. Son kapıya geldik. İnsaf sahiplerine sesleniyoruz. Ey insaf sahipleri! Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik. Dünya tarihinde eşi görülmemiş bir duygululukla ve kendini beğenmişçesine ve kendini beğenmişçesine sanki bizden önce birşey söylenmemişçesine gillerden olmaktan korkmadan kapınızı yumrukluyoruz. Dilenciler krallığının en küstah soylusu olarak kişiliğimizi burnunuza dayıyoruz. Dinden imandan çıktık. Deli dervişler gibi saldırıyoruz. Açın kapıyı! Biz geldik! Korkudan dudağınız uçuklamasın. Öyle öfkesi yarıda geçen İngiliz kızgın genç adamları gibi müzikli güldürüler peşinde değiliz. Sizi ağlatmaya ve burnunuzdan getirmeye geldik. Size dünyanın dörtten fazla bucağı olduğunu göstermeye geldik. Bitmez tükenmez sızlanmalarımızla ananızı ağlatmaya niyetliyiz.Ne demek oluyor incitmeden sezdirmeden acıtmadan duyurmadan anlatmak Selim? Salon alkıştan inlesin! Filmin hafiyesi geldi. Kızı atının terkisine aldığı gibi dörtnala çiğneyip salonu birbirine katmaya geldi. Öfkeden boğuluyor; öfkeyle boğmaya geldi. Paçavralar içinde dolaşıyoruz Olric’le birlikte, Mehmet Siyahkalem’in resimlerindeki karasakallı keşküllü pis dilenciler gibi karartıyoruz ortalığı. Şeytanlarla elele verip elektrik süpürgeleriyle tarazlanmış halılarınızın üstünde tepinmeye geldik. Çamurlu ayaklarımızla divanlarınızın yaylarını kırmaya geldik. Yakında bir plağımız çıkıyor. Bütün şoförler çalacak arabalarında. Yaslı gittik şen geldik yedi tepeden geldik aç kapıyı bezirgân bonjur demeden geldik. Gözüm kararıyor Olric: elimden bir kaza çıkacak.Ben Selim’e benzemem. Yanlış adam seçtiler beni bu işe memur etmekle. Ben özel teşebbüsüm Olric. Herkesle birlikte kalkıp herkesle birlikte oturmam. Ben Amerika’yı keşfetmiş adamım. Sağım solum belli olmaz. Doktora filan yapmadan kibrit suyu üretimine başlayıveririm. Elinizde patlarım ulan! Ağzınızı bozmayınız efendimiz. Ben öyle dergi filan çıkarıp adam başına düşen milli gelir masallarıyla avutamam kendimi. Rahmetliye saygısızlık oluyor efendimiz

    YanıtlaSil
  14. Bat dünya bat!
    Artık yaşamak istemiyorum Olric. Onların istediği gibi yaşamak istemiyorum. Başım dönüyor Olric. Sabahtan beri hiçbirşey yemediniz efendimiz. Şimdi de içiyorsunuz. Onlar da içiyorlar Olric. Karşılarında oturan kızlara birşeyler anlatıyorlar. Ben anlatmak, filan falan demek istemiyorum. Sonum geldi Olric. Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz. Allah’tan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric. Hiçbir geleneğin mirasçısı değilim. Olmaz, diyorlar. İsyan ediyorum. Az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş. Bu mirası reddediyorum Olric. Ben Karagöz filan değilim. Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz. Kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. Son kapıya geldik. İnsaf sahiplerine sesleniyoruz. Ey insaf sahipleri! Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik. Dünya tarihinde eşi görülmemiş bir duygululukla ve kendini beğenmişçesine ve kendini beğenmişçesine sanki bizden önce birşey söylenmemişçesine gillerden olmaktan korkmadan kapınızı yumrukluyoruz. Dilenciler krallığının en küstah soylusu olarak kişiliğimizi burnunuza dayıyoruz. Dinden imandan çıktık. Deli dervişler gibi saldırıyoruz. Açın kapıyı! Biz geldik! Korkudan dudağınız uçuklamasın. Öyle öfkesi yarıda geçen İngiliz kızgın genç adamları gibi müzikli güldürüler peşinde değiliz. Sizi ağlatmaya ve burnunuzdan getirmeye geldik. Size dünyanın dörtten fazla bucağı olduğunu göstermeye geldik. Bitmez tükenmez sızlanmalarımızla ananızı ağlatmaya niyetliyiz.Ne demek oluyor incitmeden sezdirmeden acıtmadan duyurmadan anlatmak Selim? Salon alkıştan inlesin! Filmin hafiyesi geldi. Kızı atının terkisine aldığı gibi dörtnala çiğneyip salonu birbirine katmaya geldi. Öfkeden boğuluyor; öfkeyle boğmaya geldi. Paçavralar içinde dolaşıyoruz Olric’le birlikte, Mehmet Siyahkalem’in resimlerindeki karasakallı keşküllü pis dilenciler gibi karartıyoruz ortalığı. Şeytanlarla elele verip elektrik süpürgeleriyle tarazlanmış halılarınızın üstünde tepinmeye geldik. Çamurlu ayaklarımızla divanlarınızın yaylarını kırmaya geldik. Yakında bir plağımız çıkıyor. Bütün şoförler çalacak arabalarında. Yaslı gittik şen geldik yedi tepeden geldik aç kapıyı bezirgân bonjur demeden geldik. Gözüm kararıyor Olric: elimden bir kaza çıkacak.Ben Selim’e benzemem. Yanlış adam seçtiler beni bu işe memur etmekle. Ben özel teşebbüsüm Olric. Herkesle birlikte kalkıp herkesle birlikte oturmam. Ben Amerika’yı keşfetmiş adamım. Sağım solum belli olmaz. Doktora filan yapmadan kibrit suyu üretimine başlayıveririm. Elinizde patlarım ulan! Ağzınızı bozmayınız efendimiz. Ben öyle dergi filan çıkarıp adam başına düşen milli gelir masallarıyla avutamam kendimi. Rahmetliye saygısızlık oluyor efendimiz

    YanıtlaSil
  15. "seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak bir küçük ot bile çizmiş olmadığım halde ve daha çok kitaplardan kopya yapmakla yetindiğim halde ve insan resimlerini fotoğraflardan kareyle büyütmeyi kolayıma geldiği için tercih ettiğim halde seni tanıdıktan sonra gözleri yeni açılmış bir küçük hayvan gibi çevreyi şaşkın ve hayran bakışlarla insanı ve insan olmayanı ayırmadan incelemeye başladım ve kalemi iğne uçlu mürekkepli kalemi ve resim kağıdını alarak kırlara açıldım ve eskiden kurşunkalemle çalıştığım zamanlardan yani tarihten önce çizgilerimdeki kararsızlık yüzünden kağıdı sonsuz çizgilerle silip tekrar çizdiğim çizgilerle silgi izleriyle kararttığım halde doğrudan doğruya çini mürekkeple çalışmaya başladım hiç silmeden seçtiğim ağaçları evleri gökyüzünü yolları otları hele bu kadar ilgi çekici olduklarını ve büyük bir sevgiyle çizilebileceğini düşünmediğim otları ve toprağı yeni bir gözle daha doğrusu ilk defa çizebileceğimi hissettiğim bir gözle görmeye başladım ve ilk anda ışık ve gölge meselelerini hallettiğim söylenemezse de duyuş bakımından ve her şeyi sanki onların arasındaki gizli ilişkiyi sezmişçesine sürekli bağlantılarla yerleştirme bakımından kağıda geçirmeyi becerdiğim söylenebilirdi ve bunu sevginin bana kazandırdığı üçüncü göz olarak adlandırdığımı ifade ettiğim zaman bana kızmış ve alay ettiğimi senin duygularını hafife aldığım için uydurduğumu söylemiştin..."

    "cennet, muhallebiden duvarlar demek değildir sayın yetkili!
    cennet,insanların birbirlerini dinlemeleri demektir, birbirlerine aldırmaları,
    birbirlerinin farkında olmaları demektir.."
    ...
    "beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi, boş yere mağaramdan çıkarma beni... alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna..."

    YanıtlaSil
  16. "
    evet bu yüzden yorgunluğumu anlatamıyorum kimseye. yakınmalarımda ince bir alay görüyorlar. bu inceliği bana yakıştıranlar tabii cahil insanlar. ötekilerle artık görüşmüyorum. darıldım onlara. onlar bu dargınlığımın farkında değil tabii. kapıdan çıkıp gidince hemen unutuluyorum. bir de benimle uğraşacak vakitleri yok. çünkü uğraşmaya değmiyorum. ben de darıldım onlara işte. yolda, onlardan birini görünce, sıkılarak gülümsüyorum. içimden geçenleri saklamak istiyorum. onların içinden ne geçtiğini anlayamıyorum; yüzlerinden belli olmaz ki duyguları. bu nedenle, yüzlerini görmek içime sıkıntı veriyor. sıkıntıma onlar sebep oldu sanki. hepsi de sanki hiçbir şey olmamış gibi rahatça yürüyor yolda. karşıdan karşıya emin adımlarla geçiyorlar. günlük yaşayışlarını sürdürüyorlar. galiba yalnız ben yoruldum. ve bu yorgunluğumu yaşamak zorundayım..

    YanıtlaSil
  17. ..

    bir silgi gibi tükendim ben. başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım : mürekkeple yazmışlar oysa. ben, kurşunkalem silgisiydim. azaldığımla kaldım.

    bütün günüm tedirgin bir beklemeyle geçiyor; gelecek mi, gelmeyecek mi? ne gelecek? bilmiyorum. adını koyamadığım bir şeyden korkuyorum. soyut bir korku içimi dolduruyor. bu korkuyla uyanıyorum ve bekliyorum. belki korkularım sayılamayacak kadar çok ..

    YanıtlaSil
  18. ..

    selim gibi görünmenin bana neye mal olduğunu bilseler.."

    ..

    YanıtlaSil
  19. .........nasıl yaşadım onyıl bu evde?bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden?ben ne yaptım.kimse de uyarmadı beni.işte sonunda anlamsız biri oldum.işte sonum geldi.kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım;kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım............

    YanıtlaSil
  20. ..

    "tanımlar istiyorlar sizden: sonradan aynı tanımlarla canınıza okumak için. tanımlarınız yoksa, bu sefer konuşturmuyorlar sizi. tanımlar veremeyen insan sacmalar, diyorlar. sacmalarla ugrasamayiz. kimseye sacmalama hurriyeti veremeyiz. mantıksızlık hürriyeti veremeyiz. tanımları verince de herkes, daha önceden kendisi için kazılmış olan çukura düşüyor.
    başkaları için de tanımlar istiyorlar sizden. başkalarının işine karıştırıyorlar sizi zorla. başkalarının da size karışması için yolu açıyorsunuz böylece. bugün neden düşüncelisiniz? diyorlar. düşüncelerinizin içine kadar sokuluyorlar. mantığı ortadan kaldırmadan, bu gidişe bir son vermek, kötülüğe direnmekten vazgeçmek ve gerçek hürriyeti tanımak imkansız."

    ..

    YanıtlaSil
  21. ..

    "ne yazik onlara ki cikarlarina dokunulmadikca dogru yola girmezler ve allahin kendilerine sunacagi nimetleri bilmezler.

    ne yazik onlara ki kalpleri temiz olmadigi icin herkesi kotu sanirlar ve gunahsiza ve gunahkara bir fark gozetmeden kotuluk ederler.

    ne yazik onlara ki duygulu cekingenligi korkaklik, samimiyeti yaltaklanma ve yardimi bir baski sayarlar.

    ne yazik onlara ki kendilerine acilan saf bir kalbi zaaflarindan istifade edilecek bir akilsiz sayarlar.

    onlarin gelecegi yaratan insanlar arasinda yeri yoktur.

    unutulacaklardir.

    birgun butun deger yargilari degisecek ve yargilananlar yargic, eziyet edenler de suclu sandalyesine oturacaklardir ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardir ki utanclarinin ve suclarinin agirligi yuzunden ayaga kalkamayacaklardir."

    **

    YanıtlaSil
  22. **
    "evet sonunda maskemi indiriyorum kendimi açığa çıkarıyorum itiraf ediyorum ben başka türlü olmak istiyordum size çok ilginç geldiğim bu durumumu değiştirmek bambaşka insan olmak istiyordum fakat kendimi başka türlü yapmak elimden gelmedi beceremedim anlıyor musun sizler gibi olmak istiyordum onu bile beceremedim bu bakımdan bana vız gelir kitaplara almanız beni boynuma bir etiket yapıştırmanız sizden kaçmak istiyorum kitaplarda tartışmalarda yaşarken hor gördüğünüz çocuklara büyüklere kötü örnek olarak gösterdiğiniz kahramanlarınızın parlaklığı daha iyi belli olsun diye cılızlıkları miskinlikleri kötü ruhlulukları bayağılıkları açgözlülükleriyle arka planları karartan zavallı benim işte itiraf ediyorum kendimi savunmuyorum bütün bu beğenmediğiniz insanları yakın buldum kendime hayır bulmadım onlar bir bakıma kendi içlerinde tutarlıydılar fakat artık size anlatabilmeliyim ki son fırsatı kaçırıyorum senden sonra tufan gelecek günseli ve beni artık kimse kurtaramayacak bir yandan da gene sanıyorum ki daha doğrusu kendimi aldattığımı bile bile sanıyorum ki sanki beni hiçbir yere götürmeyen bu anlamsız inadımda bu yersiz öfkemde ısrar edersem değerim artacak hiçbir şey söylemeden susarsam sanki neyi anlatamadığım anlaşılacak beni de cumhurbaşkanı yapacaklar buyur diyecekler herkes anlattı anlatamayan bir tek sen varsın"

    **

    YanıtlaSil
  23. **

    ....onlar onlar onlar onlar onlar...karşımıza oturacaklar.

    ve biz onlara diyeceğiz ki:
    hesaplaşma günü geldi. şimdiye kadar yalnız din kitaplarında yargılandınız. biz fakirler, zavallılar, yarım yamalaklar, bu kitapları okuyup teselli olurken içinizden güldünüz. ve çıkarınıza baktınız. hatta gene sizlerden, sizin gibilerden, büyük düşünürler çıktı ve bu kitapların bizleri uyuşturmak için yazıldıklarını ileri sürdüler. biz zavallılar ya bu düşüncelerden habersiz kaldık ya da yazanları bizden sanarak alkışladık. yani uyuttular alkışladık, uyandırıldık alkışladık. her ne kadar bugun siz suçlu biz yargıç sandalyesinde oturuyorsak da gene acınacak durumda olacakalar bizleriz. esasında sizi yargılamaya hiç niyetimiz yoktu; sizin dünyanızda, o dünyayı bizlerin sanıp yaşarken, hepinize hayrandık. sizler olmadan yaşayabileceğimizi bilmiyorduk. ayrıca, dünyada gereğinden çok acıma olduğuna, ve bizim gibilerin ortadan kaldırıulmamasının sizlerin insancıl duygularına bağladığına inanmıştık. bu çok masraflı dünyada bir de bizlere bakmanız bir de bizlere bakmanız katlanılması zor bir fedakarlıktı. arada bir bizlere benzeyen birileri çıkıyor ve artık yeter diyordu. onunla birlikte bağırıyorduk : artık yeter. bazen kazanıyorduk, bazen kaybediyorduk ve sonunda hep kaybediyorduk. onlar da sizler gibi onlardı. düzeni çok iyi kurmuştunuz. hep bizim adımıza, bize benzemeyen insanlar çıkarıyorduk aramızdan. kimse bizim tanımımızı yapmıyordu ki biz kimiz bilelim. gerçi bazı adamlar çıktı bizi anlamak üzere; ama bizi size anlattılar, bizi bize değil. tabi sizler de bu arada boş durmadınız. bir takım hayır kurumları hem kendinizi tatmin ettiniz, hem de görünüşü kurtarmaya çalıştınız. sizlere ne kadar minnettardık........

    **

    YanıtlaSil