iki kalp
iki kalp arasinda en kisa yol:
birbirine uzanmis ve zaman zaman
ancak parmak uclariyla degebilen
iki kol.
merdivenlerin oraya kosuyorum,
beklemek govde kazanmasi zamanin;
cok erken gelmisim seni bulamiyorum,
bir seyin provasi yapiliyor sanki.
kuslar toplanmis gocuyorlar
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.
Eşdeğeriyle yanyana
eşdeğeriyle yanyana yürürken
cehennem sokağında birey olmak,
ve en inceldikten sonra
ilkel sözcüklerle konuşmak seninle.
saat beş nalburları pencerelerden
madeni paralar gösteriyorlar,
yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
atı'lar deltalara
atı'lar deltalara gömülen atı'lar,
saçı'lar fiyortları öpen saçı'lar,
kutu'lar, haliçlerden susmuş kutu'lar,
takı'lar eski aşkları imler takı'lar.
bol dökümlü gömleğinin içinde
sırtını ve karnını dolanan
ve sonunda sincap olan
o kuş.
seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
çekirge bulutu
çekirge bulutu içinde
koynuma söktüğün ekin;
çalgılar iki durur sürgün ilinde,
bir gözü mavidir bir gözü bleu.
gölgede boy atmış top feslegen,
bir ilkokul bahçesinde görmüştüm seni,
marienbad ilkokulu, nişantaş'ta;
bir çocuk yeşil örtüyü çekiverdi.
hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
sülünün yüzü
sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
yaban ördekleri donmasın diye,
suya nöbetleşe kanat vururlar.
ve işte şamandırasıyla beşiktaş'ınız,
çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
tanrım siz şu uzun anadolu'yu
çocukluk günlerinizde mi yarattınız?
senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
ilkokulu bitirdiği
ilkokulu bitirdiği gün cumhuriyet şairi,
saçında kurdelesi lozan gibi;
sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de
hemeninden göğe huthutler çizildi.
gelecek zaman oldu şimdiki zaman;
irmak aşağı inen güz parçası,
çok süslü bir halkın arasından,
benimsin!
iyi anlarında sesin kalınlaşıyor
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
bilgisayar olarak
bilgisayar olarak kullanılmış bir gölü
selçukluya pragmalar taşıyan gazali
bir ilk aptallığı düğüm sayarak
yadsımış dört yanı hep yukarı bakmış.
bu yüzden önündeki ayna kırılır kırılmaz
intihar etti sayılmış tasavvuf ehli,
yine bu yüzden doğduğu an
kaymaya başlamış osmanlı yıldızı,
baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
afyon garındaki
afyon garindaki kucuk kizi animsa, hani,
trene binerken pabuclarini cikarmisti;
varto depremini dusun, yardim olarak bati'dan
gonderilmis bir kutu suttozunu ve sutyeni.
adam suttozuyla evinin duvarlarini badana etmisti,
karisiysa saklamisti ne oldugunu bilmedigi sutyeni,
kulaklik olarak kullanmayi dusunuyordu onu kisin;
tanrim gercekten cocukluk gunlerinizde mi?..
esiklere oturmus bir dolu insan
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.
daha ben
daha ben ilk kazmayı vurmadan
elime gelen karabitki'li testi,
nefertiti'nin mutfağı sayılan yerde
koyu sır yeni hicret yollarını kesti.
terimler eşekarıları sözcüklerin,
acımasızdırlar, adsız ve sueldirler,
önlerine katarak insan ve hayvan listelerini
sabah akşam kapınızın önünden geçirirler.
fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
içtim o
içtim o bin yıllanmış testiden, içtim, içtim,
örtüler arasında yeryüzü beğenisiyle
ayışığını paylaşırdı bacakları,
öptüm ayak parmaklarını, öptüm, öptüm.
put'unu cezalandırıyor kır delisi;
oğlan iki ev ötede, londra'dan gelmiş;
yazsınlar felaketlerin hep çift geldiğini,
garson acıması tutmuş içkievini.
ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
bir mineli
bir mineli altın saat,
bir altın köstek ve madalyon
bir roza maşallah,
on iki miskal inci.
madalyonunu ve boncuğunu
ittim içeri,
gozlerimizin dibi karıştı
dağ yollarının uzak dumanı gibi.
ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
metinlerde buluştuk
metinlerde buluştuk, kopkoyu deyimlerde,
koşut ve eş zamanlı okuduk kimi kitapları;
o arada iki de defterimiz oldu,
biri babasına daha çok benziyor.
bir türlü kotarılamayan ugraş,
c harfine daha yeni dönmüşüz;
gozlerimizde ibni sina bozukluğu,
dostumuzsa, bodrum'da, dönmez geri.
uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
küçük anne
Küçük anne, kelepir kız,
Bir şey söyle bana,
bana bir laf et ki binlerce,
Onbinlerce görüntü anlatamasın.
Genceli Nizami'nin dediği gibi
Taşı onunla yıkasalar
Üzerinde akik biter,
Bakışların ki...
İkinci bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
18 aralık
18 aralık 1985'de o salonda
kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi?
siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler,
geçsin yıllar geçsin, seneler gibi.
olur mu anımsamamak onaltıncı louis'yi
14 temmuz 1789 akşamı, louis,
şöyle yazmamış mıydı defterine:
"bugün kayda değer bir şey yok.."
"kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
hirbir semtte
hiçbir semtte berberin olmadı,
1954-1980 yılları arasında,
26 yılda 28 ev değiştirdin;
leke kuşağı nasıl bilmez seni!
arabesk nedir diye düşünmüştünüz:
şebboy sesli bir cümbüş, eza içinde;
eşitlik midir komedya, içtenlik mi,
erdem diye benimsenmesi mi fırsatsızlığın?
yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
mutsuzluk gülümseyerek
mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir;
banliyo treninde rastladığımız
sınav saatini kaçırmış liseli kız,
hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
ey otobüssever ey troya yolcusu!
anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk
o ib(ipekböceği) sesli kadını;
birinin grönland'ı olmaya hazırlanıyordu.
iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
bir kış
bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
yalnız işitme duyusu kalır ortada.
asya kentleri yürür dururlar,
höyükler burnumda hızma.
uzakta dev bir damla:pırıl pırıl pencap!
tabanlarından kayıp duran sütunlar
yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
horasan uykusuna havlayan köpekler, buhara.
uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
piri reis
Piri Reis geri çekmiştir haritasını
Azmayı çoktan unutmuştur hayvanlar;
Başlamıştır Sultanahmet sürüncemesi,
Kızlar yatakta yan yatmaya başlar.
Ben atımı böyle dört sürüyorum ya,
Yetişmek için mi, bilmem, kaçmak için mi?
Ya sen? Neden sende tehlike anlarına
Bunca hazırlıksız olma özeni?
Bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
bir çiçek
bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
bir yanlışı düzeltircesine açmış;
gelmiş ta ağzımın kenarında
konuşur durur.
bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
güverteleri uçtan uca orman;
aldım çiçeğimi şurama bastım,
bastım ki yalnızlığımmış.
bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
gece bitkilerinden
gece bitkilerinden korkuyorum,
hayır, geceleri bitkilerden!
gizlenirken vurulmus ulaklara agittir
bana actigin her telefon.
iki kalp arasında en kisa yol:
birbirine uzanmis ve zaman zaman
ancak parmak uclariyla degebilen
iki kol.
an ki fıskiyesi sonsuzlugun
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.
"kuşlar toplanmış göçüyorlar
YanıtlaSilkeşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"hızla geçen otobüslerin ardından benzeşmek...
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"iyi anlarında sesin kalınlaşıyor.
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"uzaklardaydın, oracıkta öbür kıtada,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"kehanet adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
"an ki fıskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"