"moralim çok bozuk... aslında belli bi sebebi yok, belki sebep hiçbir şey ya da her şey... östrojen fazlası, bitmek bilmeyen anlamsız işler, belirsizlik, pek bişi beceremeyişim, kendimi sümük gibi hissedişim, üstüme ara ara çöken feci yalnızlık hissi...vs vs.
hep mutsuz olmama neden olan bi şeyler var gibi... kendimi gerçekten başarılı hissetmek istiyorum ama beceremiyorum. dizi dizi kupalarım, ödüllerim olsun istiyorum, ama rafta dün marketten aldığım peynirle turşunun fişinden başka bir şey bulamıyorum...
sevdiğim bir şeyler bulmak istiyorum, bir şeyleri çok iyi yapmak istiyorum, annemle babam benle gurur duysun istiyorum, telefonda ona buna mızmızlanmak değil, çok güçlü ve başarılı biri olarak birşeyler anlatmak istiyorum, birileri benimle gurur duysun istiyorum, kimseye masraf çıkartmamak istiyorum... başarılarımın çok da büyük olmasına gerek yok ki; çok iyi yemek yapsam mesela. yayınlanmayacak olsa bile bir kitap yazsam. çok iyi tenis oynasam, çok iyi yüzsem, çok iyi fotoğraf çeksem, sinema konusunda çok şey bilsem, çok iyi atkı örsem, ağlamadan soğan doğrasam, parmak kısmını delmeden aynı çorabı ikinci kez giyebilsem, tavlada herkesi yensem, bir grubun/şarkıcının/oyuncunun/takımın/film
uyumadan duramayacağıma, bir şey yapmadan duramaz olsam. mutluymuş gibi yapmasam. kendimi işe yarar hissetsem, birilerinin bana ihtiyacı olduğunu bilsem... bitmiş ve dibindeki de çıksın diye sıkılmış diş macunu tüpü hissinden kurtulsam... her şey benim istediğim gibi gittiğinde bunu görmeyi becerebilsem... ne biliim işte. dedim ya, sümük gibi hissetmesem kendimi...
ruhumu bensiz tatile yollayabilsem keşke. gitse ayağını denize soksa, yüzse yüzse acıksa, sonra buz gibi bi karpuzla yanında peynir yese... iki tek atsa denize karşı. sonra bana geri gelse çakırkeyif... denizin karayla buluştuğu noktaya iki plastik sandalye ve bir masa atsak, tam o noktada güneşi rakı bardağında batırsak... sonra kalkmaya niyetlense, ama 'daha karpuz kesçektik' dememe kalmadan beni de kapıp götürse..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder